8 Ekim 2008 Çarşamba

ŻACZEK

Dün İstanbul’a dönene dek yaşayacağımız yeni yurdumuza kayıt yaptırdık. Yurdun adı Zaczek. İlk “z”nin üzerinde nokta var ve “Jaçek” olarak telaffuz ediliyor. Kurs boyunca kaldığımız yurtta tanıştığım fransız bir arkadaşım transfer olacağımız yurt binasının sovyet döneminde hapishane olarak kullanıldığını söylediğinde gerçekten şaşırmıştım. Ne var ki Zaczek’ten içeri adımınızı atar atmaz anlıyorsunuz nereye düştüğünüzü. Dar ve basık koridorlar, hücreden bozma odalar…
Krakow’daki dört öğrenci yurdundan biri ve şehir merkezine en yakını olan Zaczek iki kısımdan oluşuyor: yeni ve eski kısım. “Stary Zaczek” dedikleri eski Zaczek’teki yeniden dekore edilmemiş odalar gerçekten köpek bağlasan durmaz dedikleri türden. Dekore edilmiş odalar ise yaz sezonunda yurtta konaklamak isteyen turistlere tahsis edilen banyolu, mutfaklı ve mobilyalı odalar. “Nowy Zaczek” dedikleri, benim de yaşadığım yeni bölümde ise her katta iki banyo ve yalnızca tek mutfak bulunuyor. Bu kısımdaki odalar genellikle iki kişilik, odanızda lavabonuz, gardrobunuz, yataklarınız ve masalarınız var. Zaczek’te günlüğüne 100 zloti (55ytl) ödeyip yeni odalarda kalan turist olmakla 10 zloti ödeyip eski ve kısmen yeni odalarda kalan bir öğrenci olmak arasında ciddi farklılıklar var sanırsam. Perde, çarşaf, yastık kılıfı vs. gibi ihtiyaçlarınızı karşılayacağınız “magazyn” dedikleri depoda pek hoş karşılanmadığınız gibi internet kablosunu bir buçuk metreden daha uzun isteyip büyük havlu elde edebilme şansınız yok.
Serdar’la birlikte yurda kayıt yaptırırken daha önce de konuştuğumuz gibi ayrı odalarda kalma kararımızı kaydımızı yapan güzel leh arkadaşa belirttik. Oda arkadaşımızın İngilizce bilen bir fransız veya alman olabileceğini, bizim için önemli olanın oda arkadaşımızın İngilizce konuşuyor olmasının olduğunu da söyledik. Ertesi gün uyandığımızda ikimizin de yanında İngilizce konuşamayan iki leh çocuk vardı. Benim oda arkadaşım Şimon (Szymon) günde 5-6 saat notebookunda strateji oyunları oynayan, konuşmayı sevmeyen depresif bir tipti. Serdar’ın oda arkadaşı Yaçek’in ise (Jacek) konuşurken kekeleme sorunu vardı. Hal ve tavrından anladığımız kadarıyla ilerizekâlı olan bu arkadaşın sanırım ufak bir torpille banyolu odalara transfer olmasından yararlanarak soluğu Serdar’ın odasında aldım. Ayrı odalarda kalma fikrinin temelini oluşturan oda arkadaşıyla İngilizce konuşma hayallerimizi gömmek zorundayız.
Çamaşır yıkamanın ciddi bir sorun haline gelebileceğini aklımın ucundan geçirmemiştim hiç. Zaczek’te yedi makine kapasiteli küçük bir çamaşırhane var. Deterjan ve yumuşatıcınızı sol, kirli çamaşırlarını da sağ elinize alıp çamaşırhanenin yolunu tutuyorsunuz. Tabii ki bir gün öncesinden makineye rezervasyonunuzu yaptırıp 2 zloti (1.1 ytl) ödemişsinizdir. Çamaşırlarınızı teslim etmek ve teslim almak için dört zaman seçeneğiniz mevcut. 07:15, 19:00, 21:00, 23:00. Sadece gece on birde boş makine bulabildiğim için iki gün üst üste sabah saat 07:10’da uyanıp dilimde oy akşamdan ışıktır yaylalar yaylalar bizim oğlan aşıktır dilo dilo yaylalar türküsü, içtimaya gider gibi çamaşırlarımı teslim almaya gitmek zorunda kaldım. Kurutma meselesiyse ayrı dert, çamaşırlarınızı asabileceğiniz çamaşır edevatını çamaşırhaneden iki günlüğüne ödünç alabiliyorsunuz. Zaten üç metre genişliğindeki odaya bir de onu soktuğumda hareket edecek alan kalmadığını uzun uzun anlatmaya gerek yok. Her neyse, Zaczek’te çamaşır yıkamaya çalışmanın bana öğrettiği en önemli iki şey: 1- sabah 07:15’te eski bir cezaevinin avlusunda tir tir titremek, 2- yayanızın kıymetini daha iyi bilmek…

Hiç yorum yok: