23 Ocak 2009 Cuma

Tesadüfün eseri bir yazı veya “Krakow’da Ermeniler” başlığı altına yazmayı düşündüklerime giriş

Yirmi dört kişilik düzenli ve şirin bir kütüphanede yazıyorum bu yazıyı. Salı ve perşembe günleri lehçe kursumuzun olduğu binanın en üst katında. Sabah rusça fonetik dersime gittim fakat hocamızın çarşamba günkü dersin sonunda hasta olduğunu ve cuma günkü dersi iptal ettiğini öğrendim. Çarşamba günkü dersi uyuya kalıp kaçırmıştım. Kütüphaneye geldiğimde saat onu biraz geçiyordu, yol üzerinde yanından geçtiğim Dominik Kilisesi’ne girdim. Krakow’da her sokak başında bir kilise var belki, her birini uzun uzun gezmeye kalksam beç aylık Erasmus yaşantımın yarısını bu kiliselerde geçirmek zorunda kalırdım. Dominik Kilise’si Krakow’daki en büyük kiliselerden biri, kendisine sadece iki yüz metre uzaklıkta Krakow’un en ünlü kilisesi olan Meryem Ana Kilise’sinden tek eksiği kulelerinin olmaması.
Kütüphanelerde zaman geçirmeyi seviyorum, kaldı ki burası bir kütüphaneden çok kitaplarla dolu bir çalışma odasını andırıyor. Social Life under Communism, History of Polish Culture ve seçmiş olmaktan pişmanlık duyduğum tek ders olan Yiddishkeit- The culture of Ashkenazi Jews adlı derslerimi geçebilmek için önümüzdeki on gün içinde her birine birer makale hazırlamam gerekiyor. En acil olanı komünizm makalesi, bugün ayın yirmi üçü, makalenin son teslim tarihi ise on ocaktı.
Polonya yakın tarihinin en önemli şahsiyeti olan Leh Walesa öncülüğünde başlayan ve Komünizmin çöküşünde büyük rol oynayan Dayanışma Hareketi/Sendikası (Solidarity, Solidarnosc) hakkında yazmayı düşündüğüm makalemin şuan yarısındayım. Uslu uslu çalışıyorken kısa bir ara vermek üzere ayağa kalktım ve sözlüklerin olduğu rafa yöneldim. Gözüme çarpan “dünyanın bütün dilleri-Lehçe” sözlüklerinin etkisiyle iki üç dakika boyunca Türkçe-Lehçe bir sözlük aradım. Orta raflarda gözüme hiç de yabancı olmadığım renklerin süslediği bir kapak sırtı çarptı, üç yatay şerit: Kırmızı-Mavi-Turuncu. Hangi ülkenin, hangi milletin olursa olsun, bayraklara alerjim vardır. Fakat bu kez kafamı çevirmek aklıma bile gelmedi ve elimi hızlıca uzatıp iki cm genişliğindeki ciltli kitabı tutup raftan çıkardım. “Maly Slownik Ormiansko-Polski/Polski-Ormianski”. Yani “Pokr Pararan Hay-Leheren/Leh-Hayeren”. Anlayamayanlar için bir kez daha: “Küçük Sözlük Ermenice-Lehçe/Lehçe Ermenice”. Andrzej Pisowicz adlı bir Armenolog ve İranolog tarafından Şuşanik Sedoyan ve Norayr ter-Grigoryan eşliğinde hazırlanmış olan, ve aslında Türkiye standartlarına göre boyut olarak küçük değil, orta boy olan bu sözlük Lizbon’daki Kalust Gülbenkyan Fonu, öğrencisi olduğum Jagiellon Üniversitesi Filoloji Fakültesi ve “Leh Halkı” Derneği’nin (Stowarzyszenia “Wspolnota Polska” ) yardımlarıyla Ksiegarnia Akademicka tarafından 2006 yılının ocak ayında Krakow’da basılmış.
Arka kapağından öğrendiğim kadarıyla Ermenice-Lehçe kısmında 5000, Lehçe-Ermenice kısmında ise 9000 kelime mevcutmuş. On-on beş sayfalık dil bilgisi girişleriyle başlayan kısımlar alışık olduğumuz sözlük formatında, bir sayfada iki sütun olmak değil, satır satır dizilmişler. Kitabı basan yayınevinin kitabevi Leh Kültürü tarihi adlı dersi gördüğümüz binanın köşesinde, şimdi buradaki sözlüğü daha fazla yıpratmadan gidip bir tane edineceğim. Ayrıca Andrzej Pisowicz tarafından hazırlanmış bir de “Ermeni Dili Grameri” adlı bir kitap daha varmış, bulabilirsem ne âla.


P.S "Jestem Ormianinem" (Yestem Ormianinem), Lehçede "Ben Ermeniyim" demek. Lehçe kursa başladığımız ilk günlerde hocamın doğru kelimeyi bulabilmek için birkaç saniye düşükdükten sonra bana öğretebildiği Polonya sınırları içerisinde herhangi bir tehlike arz etmeyen cümle. Biraz ekşisözlük cümleleri gibi oldu bu da ama silmeyeceğim.

Hiç yorum yok: