1 Kasım 2008 Cumartesi

Krakow’da Ders Zamanı

Krakow’a gelmeden önce aklıma takılan ilk ve en önemli sorulardan biri Rusçadan uzaklaşıp uzaklaşmayacağımdı. Geçen yıl Krakow’da öğrenim gören sınıf arkadaşlarımızdan Rus Dili ve Kültürü üzerine çalışan Leh öğrencilerin Rusça seviyelerinin epey bir yüksek olduğunu ve bu yüzden Rusça derslere katılma şansı bulamadıklarını duymuştum. Açıkçası planım Rusçamı geliştirmekten çok unutmamak, diğer yandan İngilizce dersler seçerek İngilizcemi geliştirmek ve aynı zamanda Lehçe kursum sayesinde Lehçe öğrenmekti.
Öğrenim gördüğümüz Jagiellonian University 2008-09 eğitim-öğretim yılına Ekimin ilk haftasında başladı. Ekimin beşinden itibaren ders seçme sürecimizin başladığını ve iki, en geç üç hafta içinde sömestr boyunca takip etmek istediğimiz dersleri belirlememiz gerektiği daha önceden bildirilmişti. İki veya üç günde bir güncellenerek mail adresime gönderilen üniversite bünyesinde okutulacak olan İngilizce dersler programından ilgimi çeken dersleri belirledim ve deneme amaçlı olarak derslere katıldım. Deneme derslerin sonucunda haftalık ders programıma son halini vermiş oldum:
“History of Polish Culture” (Leh Kültürü Tarihi),
“Contemporary Polish Film I” (Çağdaş Leh Sineması I),
“Yiddishkeit – Language and Culture of Ashkenazi Jews”
(Yidiş­ - Aşkenaz Yahudilerinin Dili ve Kültürü),
“Social Life Under Communism. The Polish Case”
(Komünizm Etkisinde Sosyal Yaşam. Leh Durumu/Meselesi),
“Kultura Rosji i Narodów Sąsiednich
(Rusya ve Komşularının Kültürü [bu seçtiğim tek Rusça ders]),
“Polish Language Course” (Lehçe Kurs).
Programımdaki tek Rusça ders için 2x90dk. gramer, 2x90dk. konuşma ve dinleme dersi olmak üzere haftanın dört günü fakülteye gitmek zorundayım. Diğer İngilizce derslerimin her biri ise haftada sadece 90 dakika işlenmekte. Lehçe kursumuz haftada iki gün, günde 130 dakika. Zaten eylülde iki haftalık “Polish Survival Course”a katılıp sınavı verdiğimiz için Lehçe kursumuza ikinci seviyeden başladık. İngilizce ders veren bütün hocaların İngilizceleri yeterli seviyede, özellikle Leh Kültürü Tarihi dersini okutan doçentin İngilizcesi çok akıcı ve İngilizce ders dinleme alışkanlığım olmadığından ders sırasında not alamıyorum. Derslerden geçmeniz için ya sınavı vermeniz ya da 6-10 sayfa uzunluğunda bir makale yazmanız gerekiyor.
İstanbul’da üçüncü sınıfa geçmiş olmama, yani üç yıldır Rusça çalışıyor olmama rağmen burda ikinci sınıf öğrencilerinin derslerine girmek zorundayım. Sınıf A-B-C olmak üzere üç gruba ayrılmış. Rusça çalışan diğer Erasmus öğrenci arkadaşlarımızla gruplarımızı seçmeye gittiğimizde C grubunun seviyemin altında kalacağını düşünerek B grubuna girmeyi istedim; kordinatörümüz B’de yer kalmadığını belki A grubunu denememin benim için daha faydalı olacağını söyledi. A gurubunun seviyesi diğer İngilizce dersler ve Lehçe kursumla beraber yürütemeyeceğim kadar yüksekti, şu an derslerine girdiğim B grubundaki öğrencilerle hemen hemen aynı seviyede olduğumu ve dersleri rahatlıkla takip ettiğimi söyleyebilirim.
Leh Kültürü Tarihi’nin ilk dersinde not düşmeye değer bir şey oldu. Polonyalıların tarih boyunca nasıl adlandırıldıklarından bahseden hoca “Leh” kelimesinden söz açtı ve bugün bütün dünyada “Polonya”nın “Poland”, “Polonyalı-Polonya dili”nin de “Polish” olarak bilindiğini ve dünya üzerinde sadece tek bir dilde “Leh” ve “Lehistan” kelimesinin kullanılageldiğini tekdüze ve her zamanki gibi kendinden emin ses tonuyla söyleyip sorgulayan gözlerle sınıfı süzdü ve cevap bulamayınca devam etti: “Turkish!!!”. Daha ilk günden hocanın karizmasını 35-40 Erasmus öğrencisinin önünde yerle bir etmenin pek hoş karşılanmayacağını düşündüm ve dersten sonra yavaşça kürsüye yaklaşıp Ermeni olduğumu, Ermenice bildiğimi ve Ermenicede de “Lehistan/Lehasdan-Leh” sözcüğünün kullanıldığı söyledim. Şaşkın gözlerle bana bakan hocanın dudaklarından dökülenler şunlar oldu: “Ooo! I did not know that, i really did not know that, thank you very much, thank you” oldu. Nazikçe Ermenilerin ve Türklerin yüzyıllarca birlikte yaşadığını ve muhtemelen Ermenicenin Türkçeden etkilendiğini anlatmaya çalışan Janusz Barański bir an evvel dışarı çıkıp pis pis sırıtmayı sabırsızlıkla beklediğimi hissetmemiştir umarım. Dersler hakkında yazmayı sürdüreceğim…
Resimler
1-"Social Life Under Communism. The Polish Case" adlı dersi işlediğimiz sınıfın da bulunduğu üniversitenin ana binası "Collegicum Novum"
2-Lehçe kurs gördüğümüz Polonistik Enstitüsü

Hiç yorum yok: